Mimari tasarım anlayışı geçtiğimiz 30-40 yıl içinde bakış açısı değiştirerek, dikkat çekici fiziksel bir eser yaratmak yerine insanların bir araya geldiğinde mutlu ve konforlu hissettiği somut veya soyut yerler üretmeyi kendine görev bildi, ve bu trend devam edecek.

Örneğin, yeni mimari projeler çizilirken önce binayı ofis olarak kullanacak çalışanların sıradan bir gün içindeki ofis içi hareketleri haritalanacak ve bu harita ışığında çalışanların arasındaki kesişimleri arttırmak ve dolayısıyla verimliliği arttırmak adına binalar tasarlanmaya başlanacak.

Tüketiciler, binadan (ofis veya konut farketmeksizin) ‘fiziksel bir kutu’ olmak dışında farklı beklentiler edindikçe, mimarların kaçınılmaz olarak farklı alanlardan daha fazla uzmanla işbirliği yapmaları gerekecek. Günümüzde proje ekiplerinde yer alan sosyal antropologlar ve sürdürülebilir ve anlamlı ortamlar yaratan çevreci bilim adamları gelecekte ekibin ana unsurları haline gelecek. Yapı – gökdelen veya konut- çevreye daha bütünsel bir perspektifle yaklaşarak oluşturulacak.